Ucuz Uçak Bileti

www.easyjet.com'a girip bir araştırın bakalım :)

Hindistan

Üç gün sonra yatak da yatmak iyi deldi dinlenmişim.
Delhi'ye gitmek için tren istasyonuna gittim, duvardaki panoda tren saatleri filan yazıyor ama
bir türlü çözemiyorum yetkili bana bir şeyler söylüyor ama toparlayamıyorum, sonunda 4 genç den
yardım istedim ilk treni söyleyin ve ucuz olanı, ve oldu bileti aldık onlarda aynı trenle başka bir
şehre gidiyorlarmış tapınağı gezmeye gelmişler, ilk tavsiyeleri Varanasi ve kuzeyde dikkatli
olmammış, ikincisi trenlerle seyahat etmem ve bir tren günleri, saatlerini gösteren tarife almam;
aldık ince bir ansiklopedi gibi zaten Hindistan'ın demiryolunda ne kadar ileri olduğunu ve dünyanın
ikinci büyük ağına sahip olduğunu biliyordum, birazdan ilk seyahatimi yapacağım, trenlerde 4/5 sınıf var
sadece koltuk en ucuzu, yataklı 2ci sınıf olanı biraz pahalı, ama bu sınıfı tercih edeceğim.
Gençlerle elde sözlük çat pat muhabbet ediyoruz, Türkiye'nin nerede olduğunu bilmiyorlar Avrupa
diyip duruyorlar bende onlara komşularımızı ve yarı Asya yarı Avrupa'da olduğumuzu anlattım,
bu yarı yarıya ya çok şaşırdılar, onların hayalinde ya Amerika yada İngiltere varmış

Trene bindik, bayağı hızlı gitmekte ve acayip kalabalık, pis ve baharat kokmakta.
Bol cana satıcılar, dilenciler, çalgıcılar gelmekte yani tren renkli. Satıcılardan yer ,yer ben alıyorum
bazen gençler alıp ikram ediyorlar bazıları güzel bazıları eh işte, Samosa en çok beğendiğim,
içi bol acılı patatesli börek, galiba bundan çok yiyeceğim, çay İngiliz tarzı yani sütlü çay çok çay
içen biri olarak buna da alışmama lazım.

Gençler bir yerde indiler benimde az bir zamanım kaldı, bu arada notları çıkartıp gideceğim
yeri yani oteller bölgesine baktım kalmayı düşündüğüm otel vivek otel, MainBazar bölgesi.

İstasyondan çıkıp tam karşı tarafa yöneldim saat 23:00 gibi ve ortalık acayip kalabalık burası
bizim Mahmut paşa bölgesi gibi , oteli bulup yerleştim, duş alıp sokağa indim. Yemek yemek için
yer bakındım ama öyle iç acıcı bir yer yok, en iyi yer bile çok kötü gözükmekte ama içerisi turist
dolu bende girip bir yere oturdum ve mönüden anlayabildiğim kadarıyla bir şeyler söyledim,
bir acılı güzel çorba, yine baharatı bol acılı patates bezelye biber karışımı bir şey ama lezzetliydi.


24 /Şubat/ 2003 9. gün ( DELHİ / MAİNBAZAR )

Sabah erkenden kalktım ve kendimi dışarı attım sokak kalabalık ve bolca inek var,ilk işim
bir büyük bardak nar suyu içmek oldu sonra sokak satıcısının birinden omlet yedim. Elimdeki
harita yardımı ile Delhi merkeze yürümeye başladım, erken saat ve trafik sakin kalabalıkta pek
yok. Dairesel planda 15 bloktan oluşan Connaught'a geldim burası mağazaların, bankaların, seyahat
acentelarinin olduğu bir merkez, ilk aklıma gelen fotoğraf makinesinin doğru dürüst çekip çekmediği
2 flimi banyoya verip eski Delhi'ye gitmek için bir rişkacı ile anlaştım. Ama beni önce bir mağazaya
götürdü "sadece gezebilirsiniz almasanız' da olur" dedi peki dedim ama sonra beni hemen Red Fort
kalesine götürmesini söyledim.

Beni bir yerde indirdi "hemen şu arka taraf" dedi, git git bitmez hani iyi olmadı değil eski Delhi'ni ara
sokaklarını gezerek keyifle kaleye ulaştım ama bugün pazartesi kale kapalı. Bu arada kalabalık bir
başladı ki aman Allahım insanlar, inekler, arabalar, rişkacılar bir curcunadır ki gidiyor ses bir yandan
kalabalık bir yandan toz bir yandan dayanılacak gibi değil.

Yol üzerindeki meyve satıcılarının birde papaya yedim harika bir meyve, zaten en çok yiyeceğimde
meyve olacak herhalde.

Kalenin karşı tarafında Delhi'ni en büyük camisi Jama Mescit var oraya doğru yürümeye başladım,
duvar kenarlarında sokak dişçileri, berberler, fal bakan adamlar, taş satıcıları, yılan oynatıcıları
büyü malzemesi satanlar yani çok renkli bir görüntü var ve bol cana resim çektim.

Cami girişindeki görevli Müslümanlardan başkasının giremeyeceğini söyledi bende ona Türk olduğumu
yani Müslüman'ım dedim. Bu arada Delhi'de merkez' de buraya gelmeden bir tapınak gezdim ismi Hanuman
tapınağı, bu gezdiğim ilk tapınak, biraz küçüktü ama sanırım gezi boyunca daha büyük ve görkemlilerini
gezeceğim.
Camiye girdim gerçekten büyük bir cami ve güzel bir mimarisi var fakat bizim tarzlara pek benzemiyor.
Bunları yazarken odadan aşağıya inip su aldım birde çay içtim, çaycı çocuk tütsü hediye etti odaya çıkıp
onu yaktım.
Caminin ortasında kocaman bir havuz var ve herkes bu havuzdan abdest almakta, bana eşlik eden çocuk
"namaz kılmayacak mısın ?"diye sordu ben sonra dedim.
Camiden çıkıp Delhi sokaklarına daldım, yine büyük bir bardak ananas suyu içtim, bu sıcak da nasılda iyi
gelmekte, bu meyve suları hayat veriyor. Kilo vereceğimi biliyorum, millet aç kalırsın demişti ama yoldaki
satıcılardan rahatlıkla yemek yiyebiliyorum yani annemin pilavından başka pilav yemem demeyenlerdenim.
Sokaktaki çay yapanlar -gerçi dükkandakilerde öyledir- boşalan bardağı su dolu bir tasa batırıp çıkartmakta
suyun rengi biraz kahverengi, yani öyle yıkamak falan yok ama alıştık olsun.

Gandhi'nin yakıldığı yeri sorarak buldum güzel ve bir o kadarda sade bir yer, alanın ortasında büyük olmayan
mermer bir blok ve dört tarafında yanan ateş var. Bir fanatik Sih'li tarafından öldürülmüştü ve Hindistan'a çok
şey veren değerli bir insan.

Japon gurup perişan bir halde yarısı çimenlere uzanmış yarısı rehberi dinlemekte. Sıcak bunaltmış olmalı.
Park serin, bende kendimi çimenlere serdim. Buradan çıkıp geniş bir alana geldim, okullu gençler kriket
oynamaktalar, şu trendeki gençler 2003 dünya kriket şampiyonası olduğunu söylemişlerdi, bana gazetede
a ve b guruplarını göstermişlerdi, ilginç olan şimdi aklıma gelmiyor bir kaç Afrika ülkesinin de olduğu.

Delhi merkeze dönüp filmleri banyodan aldım neyse ki problem yok.
Palika Bazar diye isimli bir yeraltı çarşısına girdim burası oldukça popüler bir yer, zaten büyük ve kalabalık
Bir çokta turist var, ucuz şeyler var ama ben şimdi alamam, zaten çanta çok ağır birde bunları taşıyamam.
Otelin sokağına dönüp biraz para bozdurdum; sınırda bozdurduğum bitti, hesabım sanırım tutacak her şey
çok ucuz. Küçük bir restoranda girip meşhur Hint yemeği Thali' den söyledim, bir kaç yemek beraber geliyor
ve hepsi birbirinden lezzetli, bittikçede ilave ediyorlar.
Birde çay içip odaya döndüm, yorgunum ve sağ ayağım hafif su toplamış

Bu gezi bana çok şey katacak , uzun suredir bir çok şeyi bıraktım, gereksiz ayrıntılar,düşünceler
insan neredeyse her şeyi bulabilir, görebilir, düşünebilir ama zor olan insanın kendisini görmesi, bulması,

düşünmesi, belki bunları yapabilmek zor ama neden denemezler
" hiçbir şey bilmeme gerek yok kendini bil yeter "

Etiketler: 0 yorum | edit post

Tiera - Tire.. memleket güzeldir..

Memleket başkadır.. Her ne kadar artık orda yaşamıyor olsam da, yıllar geçtikçe memleket ziyaretlerim seyrekleşmeye başlasa da havası, kokusu başkadır.. Her ne kadar bildiğiniz sokaklar değişmiş, yeni yerler açılmış, aradığınız dükkanlar kaybolmuşsa da yine tanıdıktır..

İzmir'in Tire ilçesi aslında Kuşadası'na, Bodrum'a, Marmaris'e doğru yol alırken yanından geçip gittiğimiz yerlerden. Öyle kaptırmış oluyoruz ki kendimizi tatil planımıza civardaki pek çok özgün yeri atlayıp, hatta farkında bile olmayıp denize, kuma, güneşe koşuyoruz. Sonra da ne güzel yerler var, gezmek görmek lazım diyoruz :)

Garanti veriyorum, sadece Tire'ye özgü Tire tostunun tadına bakmak, olmazsa olmaz Tire Köftesi yemek ve rengarenk boyanmış eski Tire evleriyle süslü sokaklarda yürümek için uğramalısınız Tire'ye, pişman olmayacaksınız. Anılarınıza güzel Ege'den hala bozulmamış bir resim eklenecek.



 
  
  
  
 
Etiketler: 0 yorum | edit post